Bu yazı 09/03/2019 tarihinde kamusalalan tarafından yazılmıştır.
Çiftçi kadınlar, tiyatrocu kadınlar, gazeteci kadınlar, sanatçı kadınlar, girişimci kadınlar ve niceleri… Hollanda Büyükelçiliği’nin özel Kadınlar Günü Etkinliği’nde buluşan yüzlerce kadın; Pınar Ayhan’ın ezgileri eşliğinde hikayelerini anlattı.
Hollanda Büyükelçiliği’nin bu yıl ikincisini düzenlediği “Ezgisi Olan Hikayeler, Hikayesi Olan Kadınlar” etkinliği, Çankaya Belediyesi Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde yüzlerce kadını buluşturdu.
Hollanda Büyükelçiliği’nin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği, Birleşmiş Milletler’in bu yıl 8 Mart için belirlediği “Daha İyisi İçin Denge” temasıyla gerçekleşti. Geceye, Mühendis ve Mimar Kadınlar Derneği, Uçan Süpürge, Ankara Barosu Gelincik Merkezi, Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği, Farkındalık Korosu: Meme Kanseri, Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Ozan Der, Kanserle Dans Derneği, Ahbap Platformu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Ankara Halkla İlişkiler Derneği, Sosyal Demokrasi Derneği, Özge –Der, Türkiye Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı katılımcılarının da bulunduğu yüzlerce kadın katıldı.
Geceye söylediği şarkılar ve sunumuyla sanatçı Pınar Ayhan damgasını vurdu. Gecenin mimarlarından, Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Marjanne de Kwaasteniet, kadınlara “Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilinçli kadınlar olarak bugün burada olmanız beni çok mutlu etti. Birleşmiş Milletler bu sene 8 Mart için ‘Daha iyisi için denge’ temasını belirledi. Eğer iş yerinde, akademide, siyasette kadın erkek eşitliği olursa o zaman her şey daha iyi olur. Her alanda eşit yer almak için mücadele etmeliyiz” çağrısında bulundu.
YENETEK AVCISI TÜLAY DEMİR OKTAY
Gecede Hollanda’da son 50 yıldaki en etkili 50 Türk’ten biri seçilen yetenek avcısı Tülay Demir Oktay, hikayesini anlattı:
“Hollanda’nın küçük bir köyünde doğdum. Hollanda’da büyüdüm, ancak son 5 yıldır Türkiye’deyim. Türkiye ve Hollanda arasında gidip geliyorum. Hükümetlerin ve devletlerin dışında bir vatandaş olarak Türkiye-Hollanda ilişkilerini ne kadar iyi bir seviyeye getirirsem dünyanın en mutlu insanıyım. Bununla ilgili çalışmalarım var. Eğitim alanında çalışmalar yürütüyorum. Eğitim tüm işlerin temeli. Eğitim sisteminde hep çocukların zekasına bakıyoruz ama yeteneklerine bakmıyoruz. Yeteneklerine bakmalıyız diyerek yola çıktım. Türkiye’de yetenek avcılığının patenti ve şirketi bana aittir. Hollanda’da da üstün yetenekli çocuklara fırsat yaratmak için vakıf kurdum. Her insanın kendinde olan bir potansiyeli var. Yapmamız gereken o potansiyeli fark etmeleri. Artık anne ve babalar çocuklarını yetenekleri doğrultusunda yönlendirmek istiyorlar. Yetenek konusunda farkındalık oluştu. Çocuk yeteneğini fark ettikten sonra zaten mutlu ve başarılı oluyor.”
SAVAŞTAN YÜKSELEN ÇIĞLIK: RAVDA NUR CUMA
Kurduğu Ravda Nur Der ile sadece Suriyeli mültecilerin değil dünyadaki tüm savaş mağduru kadınların sesi olan Ravda Nur Cuma büyük ilgi gördü. Cuma yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Ben 13 yaşında İdlib’te yaşayan küçük bir kızdım. Okuluma gidiyor, normal bir hayat yaşıyordum. 9 kardeşin ortancasıydım. Savaş nedir bilmiyordum. Ama birden savaşın ortasına düştük. Sevdiğim atımdan ayrı kaldım. Sevdiğim odamdan ayrı kaldım. Birden bire bir çadırda buldum kendimi. Ne zaman döneceğiz diyordum büyüklerime. Onlar da ‘bir hafta sonra, iki hafta sonra’ diyorlardı. 8 yıl geçti. Önce Türkçe öğrendim. Ardından İngilizce. Değişik bir hayat var artık. Kışın soğuk, yazın sıcak. Geceleri artık rahat uyumak istiyorum ama yağmur çok yağdığında çadırın üzerimize düşme tehlikesini unutamıyorum. Uyumak istiyorum ama bombalanan okul arkadaşlarımı unutamıyorum. Artık yapacak bir şey yoktu….”
RAVDA NUR CUMA:
“Ben 14 yaşıma geldiğimde büyüklerim beni evlendirmek istedi. Hayır dedim. Çünkü çocuktum, çocuk yaşta çocuk yapamazdım. Sus dediler konuştum, otur dediler kalktım. Okula gitme dediler, sabah kalkıp pencereden atladım, okul kapısında bekledim. Vazgeçmedim. Kamptaki çocukların okula gönderilmesi için 15 yaşımda tüm çadırları gezdim. Benim için kötü şeyler söylediler, eve gelince de bir savaş vardı. Ama konuştum. Kampta gazetecilerin önüne atlayıp, durumu anlatmaya çalışıyordum. Eğitim için burada çalışılmasını istiyordum. Ailelerin maddi durumu çok kötü. Bu yüzden kız çocuklarını okuldan alıp işe veriyor ya da evlendirmek istiyorlardı. Ben de eğitimin önemini anlatıyordum.”
RAVDA NUR CUMA:
“Üniversiteye gittim. Siyaset Bilimi okudum. 2015 Dünya Zirvesi’nde liderlerin önüne gittim, ‘ülkemdeki savaşı durdurun’ dedim. Benim dememle olmuyor biliyorum onlar orada konuşuyor ama savaşın faturasını biz ödüyoruz. BM’de, AB’de konuşmalar yaptım. Ravda Nur Derneği’ni kurdum. Ben yaptıysam herkes yapar diye düşünüyorum÷ Türkiye’deki kız kardeşlerime sesleniyorum: Siz de yaparsınız. En azından evinizdesiniz. Akşam evinize gidiyorsunuz, evinizde sıcak yemeğiniz var. Asla vazgeçmeyin. Eğer ben karşınızda duruyorsam, siz daha güçlüsünüz ve kadının yapamayacağı bir şey yok.
Son sözüm: Biz mülteci olarak doğmadık ve ülkemizdeki savaş bizim suçumuz değil.”
KADNIN ADI VAR
Kadının Adı Var gösterisinin yaratıcıları ve oyuncuları Özge Uzun, Ebru Tüay ve Banu Özkan da hikayelerini anlatmak için gecede yer aldılar. Sunucu Özge Uzun, Kadının Adı Var’ın kendi hayat hikayelerinden yola çıkarak hazırladıklarını şöyle anlattı:
“Beni televizyonlardan tanıyorlar. Anneliğimden, uzun bacaklarımdan. Ben 18 yaşımda Ankara’da oturduğum evimden kaçıp, İstanbul’a gittim. O günden başlayan bir maceram var, televizyon kanallarında çalıştım, sunuculuk ve habercilik yaptım. 28 yaşıma geldiğimde ikinci evliliğimi yapmıştım. Doğuma gittim. Ben 4 numara miyopum, doğumhanede gözümü açtığımda bir karartı gördüm. Filmlerde gördüğüm üzere onun az sonra ağlaması gerekiyordu ama ağlamadı. Doktorlar ve hemşireler bir şeylerin yolunda gitmediğini anlayıp, koşturmaya başladılar. Ben sıradışı bir çocuğun annesiyim. Oğlum Dağhan, o bir mucize. Şu an 11 yaşında ve daha önce eşi olmayan hastalığını Tıp Literatürüne geçirmeye çalışıyoruz. O televizyonun önünde gördüğünüz kadının bambaşka bir hayat mücadelesi var, kadınların o hayatların ardında bilinmedik, zorlu bir mücadele var.”
HABLEMİTOĞLU: AKADEMİDEKİ KADIN ÇALIŞMALARINI NEREYE ATALIM
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği temasını kaldıran YÖK de kadınların gündeminde. Gecede kadınlara seslenen Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu’nun tepkisi ise şöyle:
“Bu 8 Mart’ta toplumsal cinsiyet eşitliği üniversitelerden kaldırıldı. Hala bunun etkisi altındayım. Bundan sonra akademide toplumsal cinsiyet eşitliği araştırmalarını nereye kaldırıp atacağız? Bundan geri dönemeyeceğimiz bir noktadayız. Bu kadar haklı bir talebi kimse geri atamaz.”
YAŞAYAN MÜZE SEVDALISI: SEVDA DEMİR
Beypazarı’nın yaşayan müzelerinin yaratıcısı Sevda Demir, Türkiye’nin ilk açık hava müze deneyimlerini anlattı:
“Ben üniversitede halk bilim okudum. Öğrenciyken dünyadaki açık hava müzelerini bir kitapta görmüştük. Yüksek lisans yaparken, bu proje aklıma geldi. Dünyadaki açık hava müzelerinin müdürleriyle görüştüm. Oraya gidecek param yoktu, onlar da bana CD’ler gönderdiler. Beypazarı Belediye Başkanı Mansur Yavaş bu konuda bize çok yardımcı oldu. Amacımız Anadolu’nun mimari geleneğini göstermekti. Güneydoğu, İç Anadolu, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerine özgü tamamen geleneksel dört ev inşa ettik. Bostan yaptık. Biz Anadolu’da medeniyetler kavşağında yaşıyoruz. Geleneklerimizi yaşayan müzelerde yeniden yaşatıyoruz.”
HOLLANDALI VE TÜRKİYELİ ÇİFTÇİ KADINLAR BİR ARADA
Gecenin sürprizi ise Hollandalı ve Türkiyeli çiftçi kadınlar oldu. Hollanda Büyükelçiliği’nin davetiyle Ankara’ya gelen Hollandalı çiftçi kadınlar bir gün önce Yeşilyurt Köyünde, bir araya gelerek kendi kooperatiflerini kuran kadın çiftçileri ziyaret ettiler. Beraber bazlama yapan, gözleme açan kadınlar daha sonra Holanda Elçiliği’nin düzenlediği Ezgisi Olan Kadınlar etkinliğinde bir araya geldi. Hep beraber bu kez sahnede deneyimlerini anlattılar.
Hollandalı kadın çiftçiler Helma ve Karolien’in konuşmalarını Hollanda Büyükelçiliği Müsteşarı Erik Weststrate yaptı. Hollandalı çifçiler, geçirdikleri bir günü anlatırken, “Türkiye’de kadın çiftçilerin güçlendiğini görmek çok güzel” diyorlar.
KADINLAR KOOPERATİF AÇTI; ERKEKLERİ ALMADI
Gülcan Biner, Ahi Evran Üniversitesi Ziraat Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra köyüne döndü ve kadınları bir araya getirerek annesi Şirin Biner ile birlikte Sınırlı Sorumlu Yeşilyurtlu Kadınlar Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ni kurdu. Şirin Biner, kooperatifin kuruluş hikayesini şöyle anlattı:
“Köyde ilk başta erkekler Kooperatifi vardı, biz de kadınlarla kooperatif kurmaya karar verdik. Erkekler hemen gelip ‘ortak olalım’ dediler. Biz ‘hayır, niye ortak yapalım’ dedik. Yaptığımız ürünlerden pay alacaklardı. Kadınlarla beraber kooperatifimizi kurduk. İlk başta paramız yoktu. Bir çuval un ile işe başladık. Unla erişte ve tarhana yaptık, sattık. Kazandığımız parayla domates, biber aldık, menemen yaptık. Menemen sattık kazandığımız parayla reçellik malzeme aldık. Bu kez reçel yapıp satmaya başladık. Şimdi çok sayıda ürünümüz var.”
Gecenin sonunda Pınar Ayhan’ın şarkılarına Farkındalık Korosu: Meme Kanseri üyeleri de eşlik etti. Ankara Büyükelçisi Marjanne de Kwaasteniet, Hollanda Elçiliği diplomatlar, Hollandalı çiftçi kadınlar, Ankaralı çiftçi kadınlar, gazeteci kadınlar, tiyatrocu kadınlar, etkinliği izlemeye gelen yüzlerce kadın bir halayın etrafında birleşti.
Ezgisi Olan Kadınlar, hayatlarına eşlik eden ezgilerin ritminde bu kez 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün arefesinde bir halayda buluştu.
For reading this news piece in English, click here.
Yorumlar kapatıldı.